I collated anecdotes about life from where I waited like dormant seeds.
Commendations, praisals and a few pans there were.
So I visited the sun of the cosmos and asked for a life.
What do you want exactly? she said.
I said I want it all.
What are you going to give me as a collateral she asked
I said my word
Such a blunt such a brisk answer and for that I shall give you life she exhorted.
with a few admonishes and rules to go.
"You shouldn't shine as much as me or I shall have to take it back.
You should not succumb to temptations
you should not fall in love
you should not be conspicious."
Lugubrius as it was, I decided to give it a chance
I might be scintillating as I much as I wanted and she would never know.
No dissentive was enough to take me out of my way
nothing was a deterrence.
As unbriddled as I was
As spartan as she was.
She warned me once again of irredemmeble mistakes.
and I said She shouldn't have to worry at all.
"there is no way I recant what I said" she said
NO way. so behave.
As dreary as it was I was intrepid.
This premptory demarcations were nothing to me.
I rebuffed at once to her rules
as life spurned me furthermore
I was obtuse in the fact that sun was the sun
and how lurid her sparkles could be
and affronting she might be
how willy she would form her machinations.
how much she can reiterate
how infenitesimal I was
how much effrontery she could commit in her self effacing way
and how impudent she could be.
The sun after all is the sun.
26 Mart 2008 Çarşamba
21 Mart 2008 Cuma
As a Spurious Nun
Why do I even try?
If I lie here,
everything would sleep away.
sweeping down from my blanket
the guilt and the sin.
the irredeemable aspects being of human.
That's not the way it goes said my cat
however, sleeping on my chest.
You have to face it she said.
a little wise creature it was.
probably wiser than I was.
I said I faced it. by sleeping.
Such a wiseass I was.
it was not a lie though.
I faced it in my dreams.
It was not my inition for sure.
it hunted me furtively.
it was not ephemeral
it was just the opposite
trasncending deep
immobilising.
Denial I was in.
I had been resisting the virulent induction of reality.
but deliberately it was insinuating in me deep
and so I was sleeping
and my cat was trying to cure me.
and there I was sleeping
as a spurious nun
I was lying in my tomb
with white sheets all over
waiting to be criminated
to cease the pain of living
and to taste the joy of
absolute cleansing.
If I lie here,
everything would sleep away.
sweeping down from my blanket
the guilt and the sin.
the irredeemable aspects being of human.
That's not the way it goes said my cat
however, sleeping on my chest.
You have to face it she said.
a little wise creature it was.
probably wiser than I was.
I said I faced it. by sleeping.
Such a wiseass I was.
it was not a lie though.
I faced it in my dreams.
It was not my inition for sure.
it hunted me furtively.
it was not ephemeral
it was just the opposite
trasncending deep
immobilising.
Denial I was in.
I had been resisting the virulent induction of reality.
but deliberately it was insinuating in me deep
and so I was sleeping
and my cat was trying to cure me.
and there I was sleeping
as a spurious nun
I was lying in my tomb
with white sheets all over
waiting to be criminated
to cease the pain of living
and to taste the joy of
absolute cleansing.
sedef anları
"Bir anlık bir şeydi o cesaret o coşku geçti gitti" dedi
"En azından ilk dediğinde dürüsttün
bir masal yazma derdin yoktu" dedi kız.
Deniz altındaki mağaraya cadıyı aramaya giderken.
"Senin için senaryo, benim ise hissetiklerim sadece
o yüzden başlamadan bitmeli
acımamamam için daha fazla ileride
arınacak anılar olmadan
okyanusa atlamalıyız
özgürce. tesadüfmüş gibi sanki birden. hafifce. ruhumuzun ağır gelmeden bize. yaşayabilmek için. karşılaşmamış gibi.
eğer ileride o acıyı silmek için kalbimizden
atlarsak suyun enginliğine
bile bile batıveririz
kalbimiz ağır gelir.
yutar bizi zira anılar.
hapseder uşsuz buçaksız çaresizlikte
ve kurtulmak anca ölmektir
hayat dolu su kbarcıklarının içinde. "
"böyle seven gidemez" dedi deniz kızı.
İnanamadı.
"Gitmek istediği için gitti" dedi saçlarındaki yıldızlara.
kavgalara gerek yoktu.
inanmış gibi yaptı.
"öyle diyorsan o zaman unutmazsın beni" dedi.
kapalı bir midye açtı bir inci için.
"Unatmam" dedi çocuk
"Senden hafiflerini arayacağım hayatım boyunca
bir daha bir anda bitmesin en güzel şeyler diye"
-ve incileri bir kenara attı.
ve bu kızın hayatının en güzel iltifatıydı.
en hüzünlü olan belki.
ölümsüzlük sözüydü o
deniz kızına
insanların korkak dünyasında.
keskin bir likördü
azıcıkta olsa sevilmek.
söz verdi deniz atına:
unutmadan garip prensi
kendine onla dalıcak birisini bulmaya
köpüklerin nefessiz dünyasına.
o uçsuz buçaksız deniz kenarında...
güneşte kuruyan kuyruğunu ihtişamla
suyla gıdıkladı kayalığın üstünde.
-yavaşça-
yakındaki taşların yeşil tüyleri gülümsedi
göz kırptılar ona ümidi kim sevmezdi
ve o bitmez tükenmez yaşama güdüsüyle
deniz kızı suya atlayıverdi
peşinden milyonlarca küçük sevgiliyle.
kum tanelerinden dev kızgın fırtınalar yaratarak.
"Elimde değildi bilemezdim, kimse kötü olsun diye başlamaz" dedi.
kıyıya vuran dalgayı durdurmak için geç kalmıştı.
"Ama..." dedi "sevdim seni "
kırılmış deniz kabuklarını birleştirmeye çalışarak.
"Bir anlık bile olsa da mı?" dedi deniz kızı.
Kulağını deniz kabuğuna dayamış.
"Evet dedi o bir anda tüm ömrüme yeticek kadar sevdim sen, o yüzden bir anda bitmeliydi."
bir dalgaya dimdik dalıverdi köpüklerin üstünden.
"En azından ilk dediğinde dürüsttün
bir masal yazma derdin yoktu" dedi kız.
Deniz altındaki mağaraya cadıyı aramaya giderken.
"Senin için senaryo, benim ise hissetiklerim sadece
o yüzden başlamadan bitmeli
acımamamam için daha fazla ileride
arınacak anılar olmadan
okyanusa atlamalıyız
özgürce. tesadüfmüş gibi sanki birden. hafifce. ruhumuzun ağır gelmeden bize. yaşayabilmek için. karşılaşmamış gibi.
eğer ileride o acıyı silmek için kalbimizden
atlarsak suyun enginliğine
bile bile batıveririz
kalbimiz ağır gelir.
yutar bizi zira anılar.
hapseder uşsuz buçaksız çaresizlikte
ve kurtulmak anca ölmektir
hayat dolu su kbarcıklarının içinde. "
"böyle seven gidemez" dedi deniz kızı.
İnanamadı.
"Gitmek istediği için gitti" dedi saçlarındaki yıldızlara.
kavgalara gerek yoktu.
inanmış gibi yaptı.
"öyle diyorsan o zaman unutmazsın beni" dedi.
kapalı bir midye açtı bir inci için.
"Unatmam" dedi çocuk
"Senden hafiflerini arayacağım hayatım boyunca
bir daha bir anda bitmesin en güzel şeyler diye"
-ve incileri bir kenara attı.
ve bu kızın hayatının en güzel iltifatıydı.
en hüzünlü olan belki.
ölümsüzlük sözüydü o
deniz kızına
insanların korkak dünyasında.
keskin bir likördü
azıcıkta olsa sevilmek.
söz verdi deniz atına:
unutmadan garip prensi
kendine onla dalıcak birisini bulmaya
köpüklerin nefessiz dünyasına.
o uçsuz buçaksız deniz kenarında...
güneşte kuruyan kuyruğunu ihtişamla
suyla gıdıkladı kayalığın üstünde.
-yavaşça-
yakındaki taşların yeşil tüyleri gülümsedi
göz kırptılar ona ümidi kim sevmezdi
ve o bitmez tükenmez yaşama güdüsüyle
deniz kızı suya atlayıverdi
peşinden milyonlarca küçük sevgiliyle.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)